Can UĞURATEŞ-Sırası Geldikçe


CUMHURİYETİN DÖNÜM NOKTALARI (9)


Turgut Özal´ın vefatıyla, yerine bir süre vekâleten Hüsamettin Cindoruk´un bakmasının ardından, kısa sürede Cumhurbaşkanlığı seçimleri yapılarak, yine bir sivil Cumhurbaşkanı seçildi. 1991-1993 arasında Başbakanlık görevini yürüten Süleyman Demirel, 16 Mayıs 1993´te seçilerek, 2000 yılına kadar Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanı oldu.

Süleyman Demirel´in Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından, 25 Haziran 1993´ten itibaren 6 Mart 1996´ya kadar, 3 dönem başbakanlık görevini yürüten Tansu Çiller´le, bir dönüm noktası daha yaşandı ve terörle mücadelede uygulanan hareket tarzları, askerin isteklerinin gecikmeksizin sağlanması ve mücadelede gerekli olduğu düşünülen kanunların ivedilikle çıkarılmasıyla, mücadele sertleşti. Daha sonra siyasete giren dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Doğan Güreş´in, bu dönemde, Hükümetle askerin istenilen seviyede koordinasyonla, tam bir uyum içinde çalıştığını belirtmek için söylediği söz çarpıtılarak, askeri yıpratma maksadıyla kullanıldı.

Tansu Çiller Başbakanlığındaki Hükümet, başlangıçta liberal bir anlayışa sahipken, ülkede gelişen terörle birlikte daha muhafazakâr ve milliyetçi bir karaktere büründü. Bu dönemde yaşanan gelişmeler, faili meçhul cinayetler ve örtülü ödeneğin kullanımıyla ilgili tartışmalar, iddialarla hep gündemde kaldı.

Bu dönemde artan terörle mücadele, 18 Ağustos 1992´de Demirel Hükümeti döneminde Şırnak´ta yaşanan ve gazete manşetlerine Şırnak´ta Savaş şeklinde yansıyan olayların yankılarıyla devam etti. Dönemin İçişleri Bakanı İsmet Sezgin´in, yaşananları, ?tam bir isyan? olarak nitelendirdiği gelişmeler baskı altına alınmaya çalışılırken, Çillerin Başbakanlığı döneminde, tüm bu sorunlara ek olarak, özellikle Kuzey Irak´taki yeni jeopolitikten beslenen PKK, eylemlerini yoğunlaştırdı.

Körfez harekâtının tüm ekonomik yükü de ortada duruyordu. Uygulanan ambargoyla gelen ekonomik zararın tazmini için verilen sözler unutulmaya başlanmış ve Ortadoğu´da jeostratejik dengeler de değişmişti.

1995´te Azerbaycan´da, Devlet Başkanı Haydar Aliyev´e başarısız darbe girişimi yapıldı. Bu girişimin Türk Hükümetinin bilgisi ve desteğiyle planlandığı ancak, MİT´in, Cumhurbaşkanı Demirel´e bilgi vermesi ve Demirel´in durumu Aliyev´e aktarmasıyla, bunun önlendiği ortaya atıldı. Bu gelişme de Hükümeti zorlamaya yetti. Türkiye uluslararası arenada komik duruma düştü.

Operasyonlarda sıkıştırılan PKK Teröristlerinin, ABD helikopterleriyle bölgeden uzaklaştırıldığı ve bazı yerlerde, ABD helikopterlerinden yardım yapıldığı iddiaları, gündeme bomba gibi düşmüştü. İddiaya göre, Çekiç Güç helikopterleri PKK´ya yardım ediyordu. Oysa Çekiç Güç adına havalanan tüm helikopter ve uçakların, uçuş bilgilerinin Türk yetkililere bildirilmesi gerekiyordu. Bu iddialar, Genelkurmay Başkanının, ?gördüğünüz yerde vurun? talimatı olmasına rağmen devam etti.

Terörle yoğun ve etkin mücadeleye giren Tansu Çiller´in, örtülü ödenek harcamaları tartışma konusu oldu.

Bu dönemde yaşanan tesadüfî bir gelişme yeni bir dönüm noktasının kapısını araladı. 3 Kasım 1996´da, Bursa-Balıkesir yolu, Susurluk ilçesi, Çatalceviz mevkiinde, saat 19.25 civarında, bir lüks aracın benzin istasyonundan çıkış yapan bir kamyona çarpmasıyla meydana gelen kazada, bir dönüm noktası daha yaşandı. Aracın içinde bulunanların kimlikleri ve birliktelikleriyle oluşan soru işaretleri, Türkiye gündeminde Susurluk Skandalı tanımıyla yer bulacak ve uzun davalara yol açacaktı. Halkın, bu gelişmeyle oluşan farkındalığının ardından tepkisiyle, ?Aydınlık İçin Bir Dakika Karanlık? eylemleri başladı. Halkın gösterdiği dayanışmayla bu eylemler, Türkiye´de yaşanan ilklerdendi. Ayrıca, bu gelişme sonrasında, 1977´de meydana gelen 1 Mayıs olayları ve Ecevit´e düzenleneceği ihbar edilen İzmir suikastının ardından sıkça kullanılan Gladyo, Kontrgerilla ve Derin Devlet kavramları, yeniden gündemdeki girerek, bir daha çıkmamak üzere siyaset tarihimizdeki yerini aldı.

Çiller Hükümetinin ardından, 28 Haziran 1996´da göreve başlayan Necmettin Erbakan´ın kurduğu 54´üncü hükümet, davranışlarıyla, toplumun yıllardır baskı altında olduğunu iddia eden bir kesimin olumlu ilgisini çeker ve cesaret verirken, toplum yapısının modernleşme yolunda adımlar atmasını, aksi halde önemli sıkıntıların yaşanacağını öngören bir kesimin tepkisini çekmeye başladı. O zamana kadar kılık-kıyafet, davranış şekilleri ve özgürlükler konusunda sıkıntıları olduğunu iddia eden kesime gösterilen ilgi ve bir anda gündemde yerini almaya başlayan gösteriler, mitingler, halk tarafından da endişeli gözlerle takip edilmeye başlandı. Sadece halk değil, önemli gözler de gelişmeleri yakından takip ediyordu.

Başbakan Necmettin Erbakan, 2-7 Ekim 1996´da Mısır, Libya, Nijerya ziyaretleri yaptı. Libya ziyaretinde Libya lideri Kaddafi tarafından ağırlanma şekli ve kendisine yöneltilen sözlerin, Türkiye için onur kırıcı olduğu manşetlere düştü. Kaddafi, çekinmeksizin Erbakan´ı eleştiriyordu ve kullandığı üslup ile lisan, diplomatik normların dışında olduğu kadar, bir ülke başbakanına yöneltildiğinde hakikaten, hakaret kabul edilebilecek düzeydeydi.

Türkiye bu dönemde Aczmendiler tarikatı ile tanıştı ve Aczmendiler, Ankara Kocatepe Camiinde, 6 Ekim 1996´da düzenledikleri gösteride, ?şeriat isteriz? diye slogan attı. 11 Ocak 1997´de, Başbakan Erbakan, Başbakanlık konutunda tarikat liderleri ve şeyhlere iftar yemeği verdi. Bu yemeğin görüntüleri manşetlerde yerini alırken ülkede önemli boyutta tartışmalara yol açtı. 

Necmettin Erbakan Hükümetinin davranış şekilleri, bilen ve izleyen gözlere, Erbakan tarafından 6 Eylül 1980´de Konya´da düzenlenen, Kudüs Mitingini hatırlatıyordu. Tam da bu süreçte, yine Kudüs için düzenlenen ve İran Büyükelçisinin konuk olduğu bir gecede, 30 Ocak 1997´de Sincan/Ankara´da sergilenen, ?cihat? isimli oyun, basında çok sert tepkilerle yer aldı. Bu gelişmenin ardından, 4 Şubat 1997´de, Etimesgut Zırhlı Birlikler Okulu´ndan çıkan tank ve zırhlı araçlardan oluşan yürüyüş kolu, Sincan meydanına kadar geldi ve tekrar Etimesgut´a döndü. Zırhlı birliklerin bu hareketi, askerin, dönemin Hükümetine vermeye çalıştığı bir gözdağı olarak algılandı. Genelkurmay tarafından, sıradan bir balans ayarı için yapılan faaliyet olduğu söylense de daha sonra yapılan açıklamalarla, dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Çevik Bir tarafından söylendiği iddia edilen, ?demokrasiye balans ayarı yaptık? sözleri, düşünülenin gerçekliği ve yeniden askeri vesayet sıkıntısıyla, tartışmalar yarattı.

Daha önce iki darbe ve bir muhtıra yaşamış olan deneyimli siyasetçi ve devlet adamı Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, ülke siyasetinde yaşanmaya başlayan gelişmeler ve bu son olayın ardından, vakit geçirmeksizin, 5 Şubat 1997´de Hükümete bir uyarı mektubu göndererek, gelişmelere karşı ikaz etti.(Devam edecek)

Can UĞURATEŞ

YAZARLAR

  • Cumartesi 24.8 ° / 13.8 ° false
  • Pazar 25.4 ° / 14.4 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Pazartesi 25.6 ° / 13 ° Güneşli
  • BIST 100

    9693,46%1,77
  • DOLAR

    32,58% 0,35
  • EURO

    34,75% 0,10
  • GRAM ALTIN

    2507,64% 0,95
  • Ç. ALTIN

    4181,01% 0,22