Can UĞURATEŞ-Sırası Geldikçe


UÇLARDA DOLAŞMAK


 İnsanoğlu, yaratılışından bu yana varlığını sürdürdüğü her oluşumda, iktidar mücadelesinden vazgeçmedi. Aileden başlayan toplumsal yapılarda, erkek egemen yaşamdan öte muhteşem bir liderlik etme, yönetme, sözünü geçirme, mevcut imkânlar üzerinde tek söz sahibi olma mücadelesi yürütülürken, gelişen eğitim, toplum yapısında modernizmin izleri, fikir akımlarının gelişmesi ve feodalitenin etkinliğindeki zorunlu gevşemelerle, erkek ile birlikte, daha önce ikincil pozisyonda ve lideri etkileyerek güç kazanma konumunda olan kırsaldaki kadın da etkin iktidar mücadelesinin içinde doğrudan yer almaya başladı. İktidar mücadelelerinin devamlılığında, insanları kavgalara sürükleyen doktrin ve ideoloji kavramlarının önemli yeri tartışılmaz konumunu korurken, ideoloji olarak tanımlanan kavramların çeşitliliğiyle, insanlar, bu kez kavramların tanımlarındaki karışıklılıklarla terörize edilmeye başlandı.

İnsanlar, her ortamda ikilemler içinde kalarak, ya dinsel doktrinler ya da fikirsel akımlarla gelişen, yaşam modellerine yönelik doktrinlerin tanımlarıyla kurgulanan ideolojilerin etkisiyle, ayrışmaya, kutuplaşmaya, bölünmeye başladığında, kavramlarla oluşturulan ideolojilerin, güç odaklarının elinde ne denli önemli bir güçlü olduğu anlaşıldı. Ancak dönülemez bir noktaya gelinmiş ve ideolojiler insanların beyninde yer ettiği gibi, doğal bir öğreti döngüsü de oluşmuştu.

Günümüzde yaşanan gelişmeler yerel, bölgesel ve kimi zaman da küresel olarak benimsenmiş öğretilerin, güç odaklarınca kendi çıkarları doğrultusunda körüklenerek, kutuplaşmaların bıçak sırtı haline getirilmesiyle ortaya çıkan, kıvılcımlarla başlatılıyor.

İnsanlar, günümüzde fikirsel ayrışımının uçlarında yaşamaya zorlanıyor ve böylelikle, yerinde ve zamanında müdahalelerle, istenilen kazanım rahatlıkla elde edilebilirken, esasen kaybeden insanlık oluyor ama kaybedenler kaybettiklerinin farkında olmaksızın, kendine sunulanlarla, bir bilinmezin içindeki mutluluğa, refaha koştuğu algısını tüm benliğinde yaşıyor.

İnsanlığın mutluluğu, huzuru, refahı önündeki en büyük handikap, günümüzde bilinçaltına dahi yerleşmiş, yerleştirilmiş olan doktrinler ve oluşturulmuş ideolojik kavramların, tanımlarının karışıklığı. İnsanlar, diyalektiğin anlamsızlığında, giderek artan tartışmalarla, uçlarda imkânsızlığa sürükleniyor.

Günümüzün modern olarak tanımlanan yönetim şekillerinden olan demokraside dahi insanlar, referandum denilen halk oylamasıyla düşüncelerden uzaklaştırılıp, birbirleriyle, cehaletin esaretinde, uç noktalarda kavgalara sürüklenerek, evet ve hayır ile sınırlandırılmış, basit görünen ancak geleceğini tamamen etkileyip şekillendirecek bir seçimde dahi kolaylıkla kutuplaşmaya zorlanarak, kullanılabiliyor.

Bunun basit bir nedeni var. İnsanların, toplumsal yaşanmışlıklarında, kolaylıkla önlerine konularak, kendilerine binlerce yıldır empoze edilen ve esasen imkânsızlıklarıyla yaşamları boyunca elde edemeyeceklerinin, sadece biat edip, itaatte kusursuz olmanın verdiği kolaylıkla ama sadece bilinmezde elde edilebileceğinin sunulduğu doktrinlerin büyüleyici etkisiyle, bilinçaltının şekillendirilmiş olması. Bu döngünün dışında kalmayı başardığını düşünenlerse, yine yüzyıllara dayalı fikir akımlarıyla oluşan özgürlük, eşitlik, insan hakları, barış, kardeşlik gibi kavramlarla süslenmiş ideolojilerin etkisinden kendini kurtaramıyor.

Bir gerçek var ki hak verilmez alınır ve insanlar hak ettikleri şekilde yaşar. İnsanlık tarihi uçlarda gezenlerin, dönemlerinin güç odakları tarafından kendi çıkarlarına uygun kışkırtmaları, yönlendirmeleri ile yaşanmış büyük kavgaların örnekleriyle dolu. Uçlarda yaşamak, her an için kıvılcımların ortaya çıkmasına ve neticede büyük kavgalara sebep olur.

Toplumsal yapıda rol model olan, lider konumundaki figürlerin, farklı düşünceleri kesinlikle reddeden kavgacı yapıları ile toplumu kutuplaşmalara ve ayrışıma sürüklemelerinin sonuçları, ülke insanının her durumda ve sadece kaybetmesine neden olur.

Zordur uçlarda yaşamak ve bir bilgi birikimi gerektirir. Eğitimin etkinliğidir, sorgulamak, okumak araştırmaktır esas olan. Toplumu oluşturan her birey bilimsel temelli eğitimle sorgulamaya başladığında, kendisine empoze edilenlerin, sadece kendisinin kullanımına yönelik olduğunu anlayacak, düşünmeye yönlenecek ve düşünen her bireyle, kurucu liderin öngördüğü gibi, bu toplumun unutulmuş büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, bundan sonraki inkişafıyla, atinin yüksek medeniyet ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır.

Can UĞURATEŞ

YAZARLAR

  • Çarşamba 35.2 ° / 19.1 ° Güneşli
  • Perşembe 35.8 ° / 20.3 ° false
  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • BIST 100

    9645,02%-0,50
  • DOLAR

    32,56% 0,14
  • EURO

    34,81% 0,49
  • GRAM ALTIN

    2417,74% -0,61
  • Ç. ALTIN

    4073,33% 0,00