Can UĞURATEŞ-Sırası Geldikçe


KARŞIDAKİNİ ANLAMAK

Seçim sonrasında,bazı milletvekillerinin söylemleriyle ne görüşte oldukları tamamen netleşmişken, bir kesim ise kardeşlik söylemleriyle, yangına körük tutmaya devam ederek, hedef kitlenin kaybedilmesine zemin hazırlıyor. Bilirsiniz ki kardeşlik söylemleri


 

Ne ile karşı karşıya olduğunuzu anlamak için, karşınızdakinin ne düşündüğünü, nasıl düşündüğünü ve neleri yapabileceğini bilmeniz lazım.  Aksi halde, her zaman yenilmeye mahkûm olursunuz. Bu sosyal hayatın da gerçeklerindendir. Her hangi bir ortamda konuşabilmek istiyorsanız, ortama ait güncel konuları ve hatta biraz geçmişi bilmeniz gerekir ki kendinizi kabul ettirebilesiniz.

Yıllarca, irtica ile mücadele adı altında yapılan söylemlerde, mücadele edenler, irticacı olduğunu iddia ettikleri kişilerin ileri sürdüğü ve çok iyi hesaplanarak, ideolojik bir yapı kazandırılmış görüşlerini, ortadan kaldıramamasının en büyük nedenlerinden biri bu. Çünkü dinde bunlar yok diyenlerin büyük bir kısmı,belki de eline bir kez olsun ilgili dini kitapları alıp okumamış, mücadele ettiği kişilerin kitaplarını, makalelerini tam olarak değerlendirmemişti. Bu durumda, ileri sürdükleri tezler hep havada kalırken, cahil ve bu yönden kullanılmaya hazır olan halk, diğerlerinin rahat ve akıcı, ancak kendi ideolojileri doğrultusunda şekillenmiş söylemleri karşısında, savunmasız kalıyordu. Çok basit ve kolaylıkla çözümlenebilecek şeyler, sorun olmaya başladı ve kutuplaşmalar tehlikeli boyutlara ulaştı. Bir yanda kendi konusuna hâkim ve hitap yeteneği olan kişilerin söylemleri, diğer yanda, mücadele etmek zorunda olduğunu bildiği ve inandığı konu hakkında, yeterli bilgisi olmayan ve halktan yukarıda söylemler. Bir anda ortaya çıkan ezilmişlik, dışlanmışlık, hak kaybı gibi söylemlerle, kazanan veya en azından geniş taban bulacak olanlar, baştan belli oldu.

Gelelim günümüzde yaşanan gelişmelere. Yine bilmiyoruz, yine okumuyoruz, yine araştırmıyoruz ve aldatılıyoruz.

Siyasi iktidarı kaybetmek istemeyenlerin verdiği mücadelenin dışında kalmaya çalışarak, siyasi partilerin, seçim sürecinde yaptıkları yanlışları göz önüne aldığınızda, halkın içinden geldiği söylemleriyle, ?bizler? tabirini kullananların, siyasi konjonktürü iyi kullanarak, hedef kitlesini nasıl genişletebildiğini hep birlikte gördük. Nasıl mı başardılar? Onlar siyaset enstrümanlarını çok iyi bilip kullanırken, diğerleri onları tam olarak tanımıyor, ideolojilerini tam olarak algılayamıyor, neleri yapabileceklerini değerlendiremiyorlardı. Farklı düşünmek istemiyoruz.Yine ezilmişlik, dışlanmışlık, hak kaybı, kardeşlik söylemleri ve sonucu hep birlikte gördük, görüyoruz.

Oysa onların ne yapmak istedikleri ve ne yapabilecekleri hep açıkça ortada duruyordu. Sadece hedef kitlelere, bunların anlatılmasında sorunlar, hatta tam bir beceriksizlik yaşandı. Görüntü çok insancıllaşmış, söylemler çok yumuşamış olmasına rağmen, ortada apaçık duran bir terör gerçeği ile 17 Mayıs 2005´te,Kongra- Gel tarafından kabul edilerek yürürlüğe konulan bir KCK gerçeği, hep göz ardı edildi. Hedef kitle, KCK olarak kodlanan şeyin ne olduğunu anlayamadı. Yine, yeni bir terör organizasyonunun, kodlanmış adı olarak değerlendirdi. Tıpkı, DHKP-C, YPG, PJAK, YDG-H´nin de ne olduğunu anlayamadığı gibi.

Aslında onlar, KCK denilen sözleşmeyi kabul etmekle, bu ülkeyi bölmek istediklerini açıkça söylüyorlardı. Ancak, bunu halka yansıtırken, halkların eşitliği gibi, ezilmişlerin, dışlanmışların haklarının korunması gibi söylemlerden yola çıkarak, yumuşak karınlarını gizliyorlardı. Demokratik özerklik söylemleri, yerel kaynaklardan pay istekleri, özellikle Cizre´den ortaya çıkan asayiş yapılanmaları, halktan vergi adı altında haraç almaları ile kurmaya çalıştıkları halk mahkemeleri ve eş başkan söylemleri çok açıktı. Tüm bu söylem ve eylemler, onların,İmralı sakini tarafından kaleme alınan ve kendisinin sorgusuz sualsiz lider olduğunu da içinde açıkça anlatan, KCK [Koma CivakenKurdistan (Kürdistan Topluluklar Birliği)] sözleşmesine, tam olarak ve sadakatle bağlı olduklarını gösteriyordu.

Seçim sonrasında,bazı milletvekillerinin söylemleriyle ne görüşte oldukları tamamen netleşmişken, bir kesim ise kardeşlik söylemleriyle, yangına körük tutmaya devam ederek, hedef kitlenin kaybedilmesine zemin hazırlıyor. Bilirsiniz ki kardeşlik söylemleri, kavgalı kişileri barıştırmak için yapılır. Oysa Türkiye´de böyle bir sorun yok. Aksine bölücü terör sorunu var.

Gelelim KCK sözleşmesine. Bu sözleşmeyi incelediğinizde, bunun tamamıyla bir devlet yönetim sistematiği olduğu ve anayasa niteliği taşıdığını derhal görüyorsunuz. Yani, KCK sözleşmesini doğrudan veya dolaylı kabul eden, bağlı olduğunu söyleyen her kişinin, açıkça, İmralı sakininin liderliğini, PKK´nın, doğrudan o kişiye bağlı ve meşru bir silahlı güç olduğunu, Kongra-Gel´in, mutlak otoritesini kayıtsız şartsız kabul ettiği bir gerçek. Komünal sisteme dayandırılmaya çalışılan, Marksist, yeni bir devlet oluşumu ile bu yeni devletin tanımlanan bayrağını da kabul ettiği bir gerçek. Bunun ne anlama geldiği çok açıkken, halen çözüm sürecinin geleceğini tartışmak çok saçma.

Can UĞURATEŞ

YAZARLAR

  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • Pazar 35.8 ° / 19.6 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • BIST 100

    9716,77%-0,05
  • DOLAR

    32,47% -0,17
  • EURO

    34,91% 0,40
  • GRAM ALTIN

    2434,93% 0,50
  • Ç. ALTIN

    3991,84% -0,04